4 Kasım 2015 Çarşamba

Lohusalık... Zor zamanlar!

30'lu yaşlarına gelip de yeni anne olmuş çevremdeki onlarca arkadaşımın yaşadığı buhranlara şahit olarak geçirdim hamileliğimi. Sinir krizleri, ağlama krizleri, meme krizleri, krizlerden kriz beğeniyordu herkes. "Demek bu işin fıtratında bu var" dedim ama bir yandan da düşünmeden edemiyordum; annelerimiz nasıl yapmışlar, nasıl altından kalkmışlardı?

Yazının başındaki "30'lu yaşlar" ibaresi kilit noktaymış meğer. İnsanın enerjisinin yıl-be-yıl (hatta gün-be-gün) düştüğü bir gerçek. 24 yaşındayken zaten gece uyumuyordum ki, ha ben eğlenceden eğlenceye gezdiğim için uyumuyordum, annem de beni büyüttüğü için uyumuyormuş. Sonra büyüdüm (ya da yaşlandım, adına ne derseniz) ve gece geç saatlere kadar oturmak hiiiç de cazip gelmemeye başladı. 12 dedin mi gözlerim kapanıyordu, zaten tüm gün çalış, trafikle boğuş, halin kalırsa 2 arkadaşınla görüş, eve gel evle uğraş derken akşama hali mi kalır insanın?

30 yaşıma geldim ve son birkaç yıldır iyice oturan bu rutinime bomba gibi düştü Arda. Allah'ım bebek bebek değil, 18 yaşında ergen mübarek! Gece 02:00'den önce uyumaz, sonra da saat başı uyanır uykuya geri dalamaz. Ne zordu yarabbim!!..

Diyordum..

Meğer zor değilmiş :) Meğer zaman geçtikçe bazı şeyler kolaylaşırken genel anlamda birçok şey zorlaşıyormuş.

Bunları bana yeniden düşündüren şey ise yeni doğum yapan bir arkadaşım. Uzun süre beklenen bir hamilelik ve güzel bir doğum (kendisinin arzusuyla olan sezaryen) sonucu dünya tatlısı bir oğluşları oldu. Biz de tabi ziyarete gittik. Aslında bebek günün 20 saati uyuyor, ama tabi genellikle gündüz vakitleri!.. Eh, bu düzene alışamayan yeni lohusa için her şey çok zor. Hep emmek istiyor, memede huzur buluyor, memeden alınca haliyle ağlıyor. Ama anne yorgun, şaşkın, evde sürekli birileri olduğu için belki de huzursuz. Ve tekrar diyorum, anne yorgun!

Arda doğalı henüz 10 ay bile olmadı ama anlıyorum ki aslında o ilk zamanlar aslında çok da zor değilmiş. Ama bana hayatımın EN zor (açık ara EN ZOR) zamanı Arda'nın ilk doğduğu birkaç hafta gibi gelmişti. Yok, biz bir daha hiç yalnız kalamayacaktık. Mümkün değil, ben bu çocuğa değil tek başıma bakmak, altını bile tek başıma değiştiremeyecektim. Göğüs uçlarımın ağrısı yüzünden emzirmek işkenceye dönmüş, uykusuzluktan dokunsan ağlar hale gelmiştim.

Ne mi yapmalıymışım? Arda uyur uyumaz (gece/gündüz/evde biri var/yok bakmadan) ben de cumburlop yatağa girmeliymişim. Arda'nın gazından evvel kendi gazımı düşünmeli ve bol bol rezene&kimyon çayı yapıp güzel müzikler dinlemeliymişim. Oluşan gaz nedeniyle gerim gerim gerinen dikişlerim için doktorumu aramalı, şu lanet gazı halledecek daha etkili çözümler istemeliymişim. Yardım etmek isteyenlerin tüüüm tekliflerini kabul etmeli, "ama ben montofol muyum? Emzirmekten başka hiçbir şeyini yapmayacak mıyım ben bebeğimin?" gibi saçma bir ruh haline bürünmemeliymişim.

Eee boşuna demiyorlar 2. bebekler hep daha kolay büyüyor diye. Anlamak için yaşamak gerek.

Ha bir de, yaşananları hiiiç gözünde büyütmemek gerek. Bebek bu, ağlar, üstüne (afedersin) sıçar, kusar, memeden ayrılmaz, uyumaz, sonunda da büyür. Sen de tüüm o korkunç zamanları bir güzel unutursun.

Unutuyorsun. Unutmalısın :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder