26 Ekim 2015 Pazartesi

Doğu(rama)m(a) hikayem vol.4 (mutlu son)

Kendimi tutamıyordum. Gözyaşlarım istemsiz bir şekilde akıyordu. Birileri beni giydiriyor, birileri elimi tutuyor, birileri beni öpüyordu ama kim? Hiçbir şeyin farkında değildim. Ağlıyordum, oğlumla konuşuyordum. "Her şey iyi olacak annecim, birazdan sana kavuşacağım" diyordum ama hiç böyle bir kavuşma hayal etmemiştim. Hemşire odaya geldi, "Hazır mısınız?" diye sordu. Hazır mıydım? Değildim.



Bu arada eşime dönüp "Siz de doğuma girecek misiniz?" dediğinde hiç tereddütsüz "Evet" dedi. Hepimiz şok olduk, her sorana "yok abi ben girmem, giremem" diyen adam meğer biz onu caydırmayalım diye böyle diyormuş ama aylardır normal ve sezaryen doğum videoları izleyip kendini hazırlıyormuş! Ona da ameliyat odası için kıyafet getirdiler. Ağlayarak, doğum odasına inerken doktor olan teyzem "Kızım anesteziyi hangi ruh haliyle alırsan, o şekilde uyanırsın. Lütfen gülümse, bak birazdan bebeğin kucağında." dedi. Gülümsemeye çalışırken daha fazla ağlamaya başladım.

(ağlamaktan pancara dönmüş yanaklarım ve burnum! ah oğluşum yaa...)

Saat tam 19:00'da, 24 saatlik doğuramama maceramın sonunda beni ameliyata aldılar. 19:10'da Arda'mız dünyaya geldi. Meğer içime kakasını yapmış, belki yarım saat daha bekleseydik ciğerlerine veya midesine kaçacak ve yoğun bakıma alınacaktı. Akışta olmak bu yüzden önemli; neyin iyi, neyin kötü olduğunu o anda bilemiyor insan. Kötü sandığın aslında iyi, iyi sandığın aslında kötü olabilir o anda..






Buradan sonrası çok bulanık! Filmlerde olduğu gibi, kesik kesik sahneler var aklımda.

Gözümü açıyorum.. Deli gibi ağlıyorum.."Ardam, bana oğlumu verin".. Kararıyor..

Gözümü açıyorum.. "Çok ağrım var, dayanamıyorum!!".. Kararıyor..

Gözümü açıyorum.. Neşe Hanım "Kızım iyi misin?" diyor.. Kararıyor..

Gözümü açıyorum.. Hala o soğuk odadayım.. Kararıyor..

Yaklaşık 2 saat sonra beni odama geri çıkartıyorlar. Annemler deli gibi merakta, Serdar ile karşılıyorlar beni asansörde. Sonra bir bakıyorum yatağa yatırmışlar beni. Babamı görüyorum, "baba benim kırmızı tacım nerede?" diyorum :))) İlk sorduğum soru bu, evet! Lohusa tacım olmadan asla!

Oğlumu getiriyor hemşireler, göğsüme koyuyorlar. Hayır, hissedemiyorum!! Ağlamaya başlıyorum. Sürekli aynı şeyi söylüyorum "Oğlumu hissedemiyorum! Oğlumu hissedemiyorum!!" Ve ardından uyuyorum..

Velhasıl kelam, anestezi fena şeymiş! Kendime "gerçekten" geldiğimde oğlum, bebeğim, biriciğim göğsümde melek gibi uyuyordu. Gelmişti, göğsüme konmuştu işte. Kokusu, bakışları, elleri... Her bir parçası mucizeviydi. Vuruldum! Biliyordum, artık hayatım tamamen değişmişti. Ama bu değişim, başıma gelebilecek EN güzel şeydi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder